İstanbul'da meydana gelen son depremler, şehirdeki sismik aktivite ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle sosyal medya platformlarında yayılan, ABD'ye ait bir geminin sondaj faaliyetlerinin bu depremlere neden olduğu iddiaları, birçok kişi tarafından merakla izlendi. Ancak, bilim insanları ve jeoloji uzmanları, bu tür teorilerin temelsiz olduğunu vurguladı. İstanbul'daki depremlerin doğal nedenlere dayandığını belirten uzmanlar, bu tür komplo teorilerinin sadece kaos ve paniğe yol açabileceği konusunda uyarıda bulundular.
Aynı zamanda birçok sosyal medya kullanıcısının da paylaştığı görsellerle desteklenmeye çalışılan bu iddiaların, gerçeklerle örtüşmediği ifade ediliyor. Jeoloji uzmanları, İstanbul’un çok uzun yıllardır aktif bir fay hattı üzerinde yer aldığını ve bu durumun depremlerin meydana gelmesine zemin hazırladığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin özellikle Kuzey Anadolu Fayı gibi büyük ve aktif fay hatlarına sahip olması, depremlerin yaşanma olasılığını artırıyor. Bu nedenle ABD gemisi sondaj faaliyetlerinin, İstanbul'daki depremlerle doğrudan bir ilişkisi olduğu düşüncesi, sadece bir komplo teorisi olarak kalıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Sıtkı Mendeş, bu iddialara karşı yaptığı açıklamada; "Sondajlar, belirli derinlikte yapılan ve yüzeyin altında farklı katmanları ortaya çıkarmaya yarayan bilimsel çalışmalardır. Bunlar mutlaka depremselliğe neden olmaz. Depremlerin oluşumuyla ilgili birçok doğal etken bulunmaktadır ve İstanbul, bu etmenlerin birçoklarının etkisi altında kalmaktadır" ifadelerini kullandı. Ayrıca, Mendeş, geçmişte gerçekleşmiş büyük depremlerin kaydedildiği sismik verilerin, İstanbul'un altında yatan fay hatlarının sürekli olarak hareket ettiğini gösterdiğini belirtti.
Bilim insanları, şehirdeki bu hareketliliğin doğal bir süreç olduğunu ve zamanlamanın kesin olarak tahmin edilemeyeceğini vurguladı. Diğer yandan, sondaj çalışmaları sırasında çevresel etkilere dikkat edilmesi gerektiği de ifade ediliyor. Ancak bu tür çalışmaların, doğal felaketlere neden olma ihtimalinin son derece düşük olduğu belirtiliyor. Tüm bu veriler, depremlerin doğal bir süreç olarak kabul edilmesi ve buna karşı hazırlıklı olunması gerektiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, kamuoyunu sağlıklı bilgilenme konusunda bilinçlendirmek için ise uyarılarda bulunarak, bilimsel verilerin dikkate alınmasını ve komplo teorileriyle oluşturulan panik ortamından uzak durulması gerektiğini özellikle dile getiriyorlar. Gerçekçi bir yaklaşım sergilemenin, İstanbul'da meydana gelen depremlerin etkilerini minimize edebilmek için hayati önem taşıdığına dikkat çekiyorlar. Böylece, toplumun bu konuda daha bilinçli bir hale gelmesi ve olası bir acil durumda neler yapması gerektiği konusunda hazırlıklı olması sağlanabilir.
Sonuç olarak, İstanbul'daki depremlerle ilgili ortaya atılan ABD gemisi sondajı iddialarının gerçeği yansıtmadığı net bir şekilde ortada. Bilimsel veriler ve uzman görüşleri, depremlerin doğal bir süreç olduğunu açıkça ortaya koymakta. Bu tür yanlış bilgi ve iddialardan uzak durmak, güvenilir kaynaklardan bilgi almak, toplumu bilinçlendirmekte büyük önem taşıyor. Bu süreçte yer bilimcilerin yanı sıra, kamu sağlığı ve güvenliği açısından yetkililerin de doğru bilgilendirme yapması gerektiği unutulmamalıdır. İstanbul'un depremselliği konusunda yapılacak çalışmalar ve hazırlıklar, potansiyel bir felaketin etkilerini azaltmada belirleyici bir rol oynamaktadır.