Son dönemde sosyal medya platformları, toplumsal olayları ve haberlere yönelik tepkilerin hızla yayıldığı mecralar haline geldi. Ancak bu platformlarda yaşanan bazı olaylar, toplumsal duyarlılığın ne denli erozyona uğradığını gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, İsrail'deki bazı fenomenler, TikTok üzerinde Gazze'deki çocukların acılarına alaycı bir üslupla yaklaşan bir akım başlattı. Gazzeli çocukların yaşadığı travmalar ve sivil kayıplar, bu fenomenler tarafından bir çeşit eğlence unsuru olarak kullanılırken, olay hem sosyal medyada hem de halk arasında büyük bir tepkiye neden oldu.
Gazze, son yıllarda yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Bölgedeki çocuklar, sadece olayların doğrudan mağdurları olmakla kalmıyor, aynı zamanda savaşın getirdiği travmatik etkilerle de başa çıkmak zorunda kalıyorlar. Birçok çocuk güvenli bir yaşam alanından yoksun durumda, eğitim olanakları kısıtlı ve günlük yaşamları bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda. İşte tam bu noktada, İsrailli TikTok fenomenlerinin başlattığı akım, sosyal medyanın karanlık yüzü olarak kendini gösteriyor. Milyonlarca takipçileri olan bu influencer'lar, Gazzeli çocukların yaşadığı zorlukları ve acıları eğlence malzemesi haline getirirken, sosyal medya etkileşimi için duyarsız ve düşüncesiz bir yaklaşım sergiliyorlar.
Bu olay, sosyal medyanın tabiatıyla ilgili ciddi soruları gündeme getiriyor. Çevrimiçi platformlarda sadece eğlence arayışı içinde olan kullanıcılar, insanların acılarını bir mizah unsuru olarak kullanmanın ne denli etik olup olmadığını sorgulamaları gerekiyor. İnternet kullanıcıları ve toplum temsilcileri, bu tür davranışların kabul edilemez olduğuna dair sosyal medya üzerinden büyük bir tepki gösterdi. #GazzeAkımı başlığı altında yayılan içerikler, çoğunlukla nefret söylemi ve eleştirilere maruz kalıyor. İnsanların yaşadığı trajedilerin bu kadar basit bir şekilde alaya alınması, toplum genelinde özellikle genç nesil için olumsuz bir rol model olma riskini taşıyor.
Ancak, bu skandal akımın yalnızca İsrail ile sınırlı kalmadığı da gözlemleniyor. Diğer ülkelerdeki influencer'lar da benzer akımlarla ilgili içerikler üreterek, sosyal medyada dikkat çekmeye çalışıyorlar. Bu durum, uluslararası toplumu da harekete geçirirken, istişareler ve protestolar düzenlenmeye başlandı. Birçok insan, sosyal medyanın sorumluluk alması gerektiği ve influencer kültürünün bu tür insani krizlere karşı daha duyarlı bir şekilde yaklaşması gerektiği konusunda hemfikir. Bu tür içerikler sadece sosyal medyanın değil, aynı zamanda toplumun genel olarak insanlık maslahatına olan yaklaşımını da sorgulatıyor.
Sonuç olarak, TikTok'taki bu skandal akım, yalnızca bir sosyal medya fenomeninin ortaya çıkardığı bir olaydan ibaret değil. Aynı zamanda, insanlık hali, empati ve toplumsal duyarlılık açısından büyük bir test niteliği taşıyor. Bu olay, sosyal medyanın gücünü, sorumluluklarını ve etik sınırlarını sorgulamak için büyük bir fırsat sunuyor. İnsanlar, Gazze'deki çocukların acılarını eğlencenin bir parçası haline getirmek yerine, bu durumu çözmek adına yapıcı adımlar atmamız gerektiğinin bilincine varmalı. Sosyal medyanın bu sesi duyurması ve acıları anlaması için geç kalmadan harekete geçmek gerekiyor.