Son yıllarda Asya-Pasifik bölgesindeki gerilim, Çin ve ABD arasındaki askeri güç dengelerini sorgulayıcı bir noktaya taşıdı. Özellikle, iki süper gücün birbiriyle olan ekonomik ve askeri rekabeti, sınır çatışmalarını tetikleyen en önemli etmenlerden biri oldu. Sınır anlaşmazlıklarının yükselmesi, yalnızca bu iki ülke arasında değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler için de ciddi endişelere yol açıyor. Peki, bu çatışmaların arka planında yatan sebepler neler ve hangi ordu üstünlük sağlıyor? Bu yazıda, mevcut durumu analiz ederek iki ülkenin askeri yapısını karşılaştıracağız.
Asya-Pasifik bölgesi, tarihsel olarak jeopolitik çatışmalara ev sahipliği yapmıştır. Ancak son yıllarda Çin'in büyüyen askeri gücü ve ABD'nin bölgedeki askeri varlığı, sınır anlaşmazlıklarını alevlendirmiştir. Özellikle Güney Çin Denizi gibi stratejik su yollarında, her iki ülkenin de iddiaları güçlenmiş durumda. Çin, kıyısındaki adaları askeri üsler haline getirerek bölgedeki hâkimiyetini artırmayı hedefliyor. Öte yandan, ABD; müttefikleri olan ülkelerle iş birliği yaparak Çin'in genişlemesini dengelemeye çalışıyor.
Her iki ülkenin askeri varlığı, bölgedeki dengeyi büyük ölçüde etkilemektedir. Örneğin, sayısal olarak Çin ordusu (人民解放军, PLA) dünyanın en büyüğüdür ve önemli bir donanma kapasitesine sahiptir. Bunun yanı sıra, son yıllarda modernizasyon sürecine giren PLA, siber savaş, uzay ve yüksek teknoloji alanında önemli ilerlemeler kaydetti. Ancak ABD'nin, gelişmiş silah sistemleri ve deneyimli askeri liderlik açısından hala bir adım önde olduğu söylenebilir.
Çin Halk Kurtuluş Ordusu, sahip olduğu insan kaynağı ve büyüyen bütçesi ile dikkat çekiyor. 2022 yılı itibarıyla askeri harcamaları 200 milyar doların üzerinde olan Çin, deniz kuvvetlerini ve hava gücünü geliştirmeye yönelik önemli yatırımlar yapmaktadır. Bu durum, özellikle Tayvan üzerindeki baskılar için önemli bir stratejik avantaj sağlamaktadır. Öte yandan, ABD'nin askeri teknolojisi, her ne kadar bir sayı itibariyle rakiplerine yakın olsa da, nitelik açısından hâlâ önceliklidir. Özellikle, insansız hava araçları (İHA), siber güvenlik ve uzay teknolojileri konusundaki yetkinlikleri, ABD'nin güçlü kalmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Her iki ülkenin orduları arasındaki güç dengesi, sadece nicel değil nitelik açısından da incelenmelidir. Askeri tatbikatların sıklığı, uluslararası ittifaklar ve savunma anlaşmaları, iki ülkenin askeri stratejileri üzerinde doğrudan etkili olmaktadır. Örneğin, NATO gibi çok uluslu askeri birlikler, ABD'nin küresel askeri varlığını pekiştirmektedir. Bunun yanında, Çin'in Asya'daki komşularıyla olan ilişkileri, bölgedeki askeri denklem üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Gerilimarttıkça, ulusal güvenlik politikaları üzerinde çeşitlilik de artacaktır.
Sonuç olarak, hukuki, ekonomik ve askeri faktörlerin birleşimi, Asya-Pasifik bölgesinde uluslararası ilişkilerin şekillenmesinde belirleyici olmaktadır. ABD ve Çin'in askeri güçlerini değerlendirdiğimizde; Çin'in sayısal üstünlüğünün bulunduğu, ancak ABD'nin teknoloji ve strateji açısından hâlâ önde olduğu anlaşılmaktadır. Gelecekte bu iki süper güç arasındaki ilişkilerin, sadece askeri faktörlerle değil, ticari ilişkiler ve diplomasiyle de etkileneceği aşikârdır. Özetlemek gerekirse, sınır çatışmaları ve askeri rekabet, sadece iki ülke için değil, tüm dünya için etkilerini hissettirecek önemli bir konu olmaya devam edecek.